Nisan yağmurları  bitmek  üzereydi. Toprak ısınmaya başlamıştı. Kırlangıçlar yuvalarını yapmak için aralıksız çalışıyordu. Leylekler geçmiş yıllardan kalan evlerine yerleşmişlerdi. Serçeler ve kumrulardan sonra yeni gelen kuşların da renkli ötüşleriyle erken aydınlanmaya başlayan sabah muhteşemdi. Tabiat  farklı bir zamana evrilmesini hızlandırmıştı. Tüm güzellikleriyle birlikte Mayıs geliyordu. İnsanlarda baharın tadını çıkarmaya hazırlanıyorlardı. Bazı insanlarda hiç dinmeyen acılarını karşılamak üzereydi. Bu acıyı zaman bile susturamamıştı.  Üzerinde kırk yedi yıl geçmesine rağmen Mayıs ayının ilk günü yaşananlar hiçbir zaman unutulmayacaktı.

Memleketim Salihli’den emekçilerin buluşacağı İstanbul’a gidiyoruz aramızda gençler, öğretmenler, kadınlar ve emekçi insanlar vardı. Gece yolculuğu sıkıcı olduğu kadar heyecanlı geçiyordu. İstanbul bizleri sabahın ışıklarıyla karşılamıştı. Her dilden şarkıların söylendiği şehir, yazarak anlatılmayacak kadar en güzel hikayelerin şehri. Denizlerin  içindeki şehir. En güzel camiler, kiliseler, sinagoglar,  medreseler şehri. Kuleleri , sarayları, su kemerleri, meydanlarıyla, altın boynuzuyla, mavi patika boğazıyla şehirlerin sultanı güzel İstanbul  bizleri kucaklayarak karşılamıştı.

Taksim meydanı çok şaşkın ve sevinç doluydu hayatında hiç yaşamadığı  bir güne başlamıştı. İnsanların sloganları birbirine karışarak hiç bitmiyordu. Bir binanın ön yüzünü kaplayan oldukça büyük bez üzerine bir kolu bileğinden zincirli, diğer kolu zincir kırmak üzere olan resimdeki emekçi gülümseyerek neredeyse meydana iniverecekti. Sendikalar, mesleki dernekler, gençlik dernekleri mensupları üzerlerinde bayraklarıyla alanı doldurmak üzereydiler. Bir düğün yeri gibi halaylar rüzgar gibi geçip gidiyordu. Şarkılar, türküler, marşlar açık mavi gökyüzüne yükseliyordu. Arkadaşımla meydanı geziyoruz. Kalplerimiz o kadar coşkuluydu  ki hiç konuşmadan herkesle konuşuyor gibiydik.

Arkadaşımla birlikte kazancı yokuşu önündeyken, meydana alınmalarına izin verilmemiş bir kalabalık bize doğru gelmekteydi. Arkadaşım bu şehirde öğrencilik yaptığından gelenlerin tehlikeli olduklarını anlamıştı bana ‘’Buradan hemen gidelim şimdi olay çıkabilir’’ demesinden çok kısa bir zaman sonrası gelenlerle birlikte nerelerden  geldiğini bilemediğimiz silah sesleri gittikçe artmaktaydı. Kalabalık bir oraya bir buraya savruluyordu. Kürsüye doğru gelin anonsuyla oraya doğru yürümeye çalışıyoruz. Bir otelin terasından çömelmiş vaziyette uzun namlulu silahla ateş açanı görüyorum. Sağımızdan solumuzdan silah sesleri. Meydan abluka altında bu panik yetmedi kalabalık üzerine panzerlerde geliyordu. Ayağım çiçekleri koruyan demir parmaklığa sıkışmıştı önümde olan bir kişinin gömlek yakasını öyle tuttum ki güçlü birisiymiş ayağımı da kurtarıp beni sürüklemişti. O sırada yere düşmüş olsaydım neler olabileceğini düşünmem bile ürkütücüydü.

Panzerler uzun bir süre kalabalığın üzerine yürümüşlerdi. Kazancı yokuşuna park eden bir kamyon yolu tıkamıştı. Beyaz bir röno araçtan silahlı saldırıyla kalabalık sokağa sıkıştırılmış ve ezilerek ölen insanlar olmuştu. Meşhur otelin bir katından ve teraslarından, sular idaresi binasının çatısından, beyaz röno dan açılan ateş sonucu, arkadaşlarımız meydana düşüp kalmışlardı. Kazancı yokuşunda ezilerek ölenlerde öyle düşmüşlerdi.

Meşhur otele bir gün önceden yerleşen yabancı uyruklu insanlar olay sonunda uçakla memleketlerine uçmuşlardı. Sular idaresinden ateş edenler elleri başları üzerinde binadan çıkarıldılar sonra serbest bırakılmışlardı. Kazancı yokuşundaki kamyon şoförüyle telsiz konuşmaları tespit edilmesine rağmen bulunamadılar. Beyaz aracın içindekilerde biliniyordu ama hayatlarını sürdürmüşlerdi. Bu olayla ilgili kimse ceza almadı. Olayın kimler tarafında gerçekleştirildiği açıklanmadı. Görünmez bir el önceden planlanmış şekilde görevini yapmıştı. Bu olay ülkemiz üzerinde uygulanacak planın yerli işbirliğiyle gerçekleştiği kesindi. Bu olay Türkiye demokrasisinin gelişmesini engelleyecek olan olayların başlangıcı oldu. 1960,1970 darbeleri sonunda yarım kalan işler tamamlanmalıydı. Çok değil üç yıl sonunda gerçekleşen darbenin haberini alan uzaklardaki patron ‘’Ankara’daki bizim çocuklar işi başardılar’’ diyecekti.

İstanbul ,yaşadığın ne kadar derin bir acıydı. Aydınlıkların şehri birden karanlıklara gömülmüştü. Gönlü kırılmıştı. Yüreği daraldı. Üzgündü. Ben ve benim kuşağım bu olayı hiçbir zaman unutmadık. Unutamadık.. Ülkemiz üzerinde oynanan gelişmesini engelleyen planları boşa çıkaracak güçtedir. Yurdunu memleketini yürekten ve derinden seven yurttaşlarımız ve yüzünü kendi ülkesine çevirmiş siyaset kurumlarımızla karanlıkta hiçbir şeyin kalmayacağına  sonsuz inancımla…